top of page
Ara

Fil Hafızalı Kara Balık

Çok uzun zaman önce okyanusun birinde bir kara balık yaşardı. Herkes kara balığın, bir kuyudan daha derin bir merak duygusuna sahip olduğunu bilirdi. Ama Kara Balık’ın en önemli özelliği hafızasıydı… Tüm okyanustaki balıklar sadece birkaç dakika içinde her şeyi unuturken onun hafızası bir filinki kadar kuvvetliydi. Ne olursa olsun asla unutmazdı ve bununla övünmeye de bayılırdı. Ona gelip bir şey soran balıkları, “anlatsam da birkaç saniye sonra unutacaksın, boşa zaman kaybetmeye gerek yok” der ve gönderirdi. İçten içe kendi aklını hep diğerlerinden üstün tutar ve tabii ki onlarla uzun muhabbetlere gitmekten kaçınırdı.

Kara Balık sabahtan akşama kadar bir o yana bir bu yana yüzer, okyanusun her yerinden havadisler toplardı. Hiç kimsenin duymadığı haberleri o duyar, kimsenin bilmediği yerlere sadece o yüzerdi. Okyanusun o bölgesinde neredeyse tanımadığı hiç kimse, bilmediği hiçbir yer yoktu. Kara balık herkesin en büyük sırlarını bilir, üstün aklının üretemeyeceği çözüm olamayacağına inanır ve nerede sorun varsa hemen orada biter, sorun için en yaratıcı çözümleri kendisi üretir ve hep, okyanustaki balıkların kahramanı olduğunu söyler dururdu.

Ama tüm bunların yanında Kara Balık’ın hiç durmadan üzüldüğü bir gerçek de vardı: O herkese bu kadar güzel çözümler üretirken ne mutlu ama ya bir gün kendisinin yardıma ihtiyacı olursa, o zaman kim onun yardımına koşacak, kim onun için çözümler üretecekti?

İşte Kara Balık’ın en büyük derdi buydu… Okyanustaki tüm balıkların hafızası sadece birkaç dakika olduğu için onlara ne anlatırsa anlatsın, derin bir uçurumun kenarında yüksek sesle konuşmak gibiydi; bir süre sonra ses kendisine çarpardı ama karşı tarafın umurunda bile olmazdı… Okyanusun en gelgitli döneminde ya da suların en deli zamanlarında kendisini hep yalnız hissederdi. Bazen ölmekten korkar ama bunu kime anlatacağını bilemezdi. Aslında birisine bir şey anlatmakta sıkıntı yoktu çünkü onu herkes dinliyordu ama daha sonra bir kişi bile konuyla ilgilenmiyordu. Çünkü herkes, Kara Balık’ın derdini dakikalar içinde unutuyordu.

Kara Balık okyanusta senelerce birçok balıkla ama sanki yalnızmışçasına yaşadı. Gördüğü güzel manzaraları yine kendisine anlattı. Balıkçıların kurduğu tuzaklardan nasıl ustaca kaçtığını defalarca başka balıklara anlatmaktan bıktığı için artık kendi kendisine fısıldamaya başladı. Denize kızgınlığını, diğer balıklara küskünlüğünü ve daha birçok şeyi sadece kendisi ve konuşur olmuştu. Diğer balıklardan o kadar kopmuştu ve onlarla yaşadığı birkaç dakikalık arkadaşlıktan o kadar bıkmıştı ki artık okyanusta yol aldıktan sonra evine tekrar dönmez olmuştu, gittiği her yer onun evi oluyordu.

Böyle kim bilir ne kadar sene geçti ve Kara Balık, gençken kendisine ödül gibi gelen hafızasının silemedikleri ile aslında nasıl da cezalandırıldığını düşünmeye başladı. Ve sonra bir gün okyanusun en ücra köşelerinde dolaşırken yine her zamanki gibi kendi kendisine mırıldanmaya başladı: “Burası geçenlerde gittiğim yere ne kadar da benziyor. Kayaları bile aynı sanki. Buradan geçmiş olamam sanırım ama değil mi?” Kendi kendisi ile hararetli bir sohbetteyken suların arasından bir ses duydu: “Yok dostum, gelmiş olamazsın. Ben o kadar uzun zamandır buradayım ki daha önce gelmiş olsaydın mutlaka bilirdim.”

Kara Balık bir an afalladı, nasıl yani hatırlar mıydı? Yani bu balık kendisi gibi olabilir miydi? Hemen gördüğü yaşlı balığın yanına doğru yüzdü ve hayretle, “beni hatırlayabilmen için hafızanın çok kuvvetli olması lazım” dedi.

“Evet” dedi yaşlı balık, “öyle olması lazım.” Kara Balık işte bunun üzerine zihninin ona bir oyun oynamadığını, karşısındaki yaşlı balığın da tıpkı kendisi gibi fil hafızalı olduğunu anladı. Peki ama bu nasıl olabilirdi?

Yaşlı balık, Kara Balık’ın aklından geçenleri okumuş gibi yavaşça konuşmaya devam etti. “Seneler önce, daha çok genç bir balıkken çok acı bir olay yaşadım ve haksızlığa uğradığımı düşündüm. Sürünün tek farklı renk balığıydım ve hepsi birden benimle alay etmişlerdi. Ben de, onlara çok öfkelendim ve o anı hiç unutmamayı diledim. Bu dileğimi okyanus perisi duydu ve gerçeğe çevirdi. O gün bu gündür yapılan ve yaşanan hiçbir şeyi unutmadım. Bu yüzden sürümden ayrıldım ve kendime çok başka sürüler buldum ama nafile. Her yerde dışlandım. Hiç birisini unutmadığım için de her yapılanı içime not ettim ve bir süre sonra da orayı terk etmek zorunda kaldım. İşte bu yüzden senelerdir yalnızım.”

Kara Balık düşündü, kendisi de böyle bir dilek dilemiş ve okyanus perisini uyandırmış olabilir miydi? Biraz düşündükten sonra kısık ve üzgün bir sesle konuşmaya başladı. “Sanırım ben de söylediğim birkaç şey ile okyanus perisine davetiye çıkarmış olabilirim. Balıkçıların ağına takılmaktan son anda kurtulduğum bir gün, ‘bir daha bu oyuna gelmeyeyim, balıkçıların taktiklerini hiç unutmayayım’ diye geçirmiştim. Sanırım o günden sonra hiçbir şeyi unutmadım” …

Bu iki balık, aslında hiçbir şeyi unutmayarak kendileri için iyi mi yoksa kötü bir dilek mi dilediklerini seneler sonunda artık anlamışlardı. Hiçbir şeyi unutmamak ve hafızada her şeyi biriktirmek belki de zannedildiği kadar övünmeye değer bir yetenek değildi. Eğer bazı şeyleri unutabilselerdi hayat onlar için çok daha kolay ve eğlenceli olurdu.

Sen de hayatın için, daha mutlu yaşayabilmek için bazı şeyleri unutmaktan korkma. Bazen fil hafızalı olmak zannettiğin kadar eğlenceli olmayabilir.

16 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yaprak

bottom of page